Vergi Dava Daireleri Kurulu

Vergi D.Gen.Kur. 1989/140 E., 1990/9 K.

Vergi D.Gen.Kur. 1989/140 E., 1990/9 K.

"İçtihat Metni"

Temyiz Eden : ............... 

Karşı Taraf : Maliye ve Gümrük Bakanlığı 

istemin Özeti : Yükümlü Kurum adına, 29.3.1985 tarihinde tescil ettirilen beyanname muhtevası eşya için 7/1421 sayılı Kararnameye göre noksan vergi ödediği anlaşılarak salınan Gümrük Vergisi ve Fonlara karşı şirketin ithalat müdürünün imzaladığı dilekçe ile açılan dava Vergi Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. 

Danıştay Yedinci Dairesi, 3.3.1988 gününde verdiği K: 1988/590, sayılı Kararı ile yetki belgesinde şirketin ithalat işlerini sonuna değin yürütmekle görevlendirildiği görülen ithalat müdürünün, ithalat işi nedeniyle çıkan uyuşmazlıkta dava açma ehliyeti bulunmadığından bahisle davanın reddinde isabet bulunmadığı gerekçesiyle Vergi Mahkemesi Kararını bozmuştur. 

Bursa 2. nci Vergi Mahkemesi bozma kararma uymayarak, 13.10.1988 gününde verdiği E: 1988/501, K:1988/644 sayılı Kararıyla, anonim şirketlerin, yönetim kurulları tarafından temsil edileceği, ana sözleşmede tersine hüküm bulunmadıkça şirket adına belge düzenleme yetkisinin bu kurul üyelerinden ikisine bırakılabileceği, tek imza ile şirketi temsilin ise hem ana sözleşmede bu yolda hüküm bulunması ve hem de temsilcinin yönetim kurulu üyesi olması koşuluna bağlı bulunduğu, olayda dilekçeyi imzalayan ithalat müdürünün, yönetim kurulu üyesi olmadığı, sadece iş takibi ile yetkili kılındığı, şirketle arabasında vekalet ilişkisi de bulunmayan ithalat müdürünün dilekçeyi vekil sıfatıyla imzaladığının da düşünülemeyeceği, dolayısıyla davanın ehliyetsiz kişi tarafından açıldığı gerekçesine dayanan ilk kararında ısrar etmiştir. 

Yükümlü Kurum, sözü geçen kişinin ithalat işlerini baştan sona izleyerek sonuçlandırmakla yetkili kılındığı, bir an için dava açmaya ehil olmadığı düşünülse bile davanın, ehliyetten reddi yerine, dava dilekçesinin reddi gerektiği, dava açma hakkının ancak, bu şekilde kullanılabileceğini, ileri sürerek Israr Kararının bozulmasını istemiştir. 

Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunduğu belirtilen istemin reddi gerektiği savunulmuştur. 

Tetkik Hakimi : Semra Kıraçlı 

Danıştay Savcısı : Güngör Göksu 

Düşüncesi : Uyuşmazlık, yükümlü şirket tarafından ithal olunan eşya nedeniyle ek gümrük vergi ve resimleri istenmesine ilişkin kararın iptali istemiyle açılan davayı, 2577 sayılı Kanunun 15/1-b maddesi hükmü gereğince ehliyet yönünden reddeden vergi mahkemesi kararını bozan Danıştay Yedinci Daire kararına uymayarak eski kararında ısrar eden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkin bulunmaktadır. 

2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunun 15 inci maddesinin 1-d bendinde, ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılması takdirde otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçenin reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır. 

Olayda, dosya içindeki belgelerin incelenmesinden, münferit imza ile ithalat işlerinden dolayı yükümlü şirketi temsile tam yetkili olduğu ve fakat avukat olmadığı anlaşılan kişinin, vergi mahkemesinde ithalatla ilgili yükümlü şirketi temsilen açtığı davada, vergi mahkemesince yukarıda sözü edilen yasa hükmü uyarınca dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken davanın, aynı Kanunun 15 inci maddesinin 1-b bendi uyarınca ehliyet yönünden reddinde isabet bulunmamaktadır. 

Diğer taraftan dava dilekçesine imza koyan kişinin işverene bağlı ücretli statüsüne tabi olması keyfiyeti bu kişinin yasada belirtilen ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili sıfatıyla dava açma durumuna bir engel teşkil etmemesi ve söz konusu maddede belirtilen avukat olmayan vekil sözünden, temsil yetkisine müsteniden dava açan, ancak avukatlık sıfatına sahip olmayan şahıs manasının çıkarılması gerekmektedir. 

Bu nedenlerle Danıştay Yedinci Dairesince verilen bozma kararına uymayarak eski kararında ısrar eden vergi mahkemesi kararı yerinde bulunmadığından temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir. 

TÜRK MİLLETİ ADINA 

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca Tetkik Hakimi Semra Kıraçlı'nın yazılı ve sözlü açıklamaları alınıp, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: 

idari davaların açılması sırasında, dava açma iradesinin yazılı belgesi olan dilekçelerin, dava açma ehliyetini haiz davacı, tüzel kişilerde yasal temsilciler tarafından imzalanması gerekir. 

Tüzel kişiliği haiz davacı Kurumun, adına salınan ek Gümrük Vergisi ve Fonlara karşı dava açmaya ehil olduğu tartışmasızdır. Türk Ticaret Kanunu ve Ana sözleşmesi gereği Kurum bu yetkisini ancak, yönetim kurulu veya bu konuda yetkili olduğu kanıtlanan temsilcileri aracılığı ile kullanabilir. 

Dava dilekçesini imzalayan ithalat müdürüne ait yetki belgesinden, yargı yerleri önünde şirketi temsil yetkisi bulunmadığı anlaşılan sözü geçenin sadece Kurumun yönetsel işlerinin bir kısmını izlemekle görevlendirildiği saptanmıştır. 

2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun, dilekçeler üzerinde yapılacak ilk inceleme üzerine verilecek kararları düzenlenen 15 inci maddesinin l/d bendinde, 14 üncü maddenin (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılması takdirinde otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine karar verilmesi öngörülmüştür. 

Kanunun bu hükmünde yazılı "avukat olmayan vekil" tanımlamasının, dava açma ehliyetini haiz gerçek ve tüzel kişilerin temsilcilerini de kapsadığı sonucuna varıldığından, Vergi Mahkemesince, söz konusu kural uyarınca dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken, dava açma hakkının kullanımını yasa yapıcının iradesine aykırı biçimde sınırlayarak davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin Israr Kararında yasaya uygunluk görülmemiştir. 

Bu nedenlerle. Bursa 2.nci Vergi Mahkemesinin 13.10.1988 günlü ve E: 1988/501, K: 1988/644 sayılı Israr Kararının bozulmasına, yargılama giderleri yeniden verilecek kararda hüküm altına alınacağından bu konuda ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 19.1.1990 günüde oyçokluğu ile karar verildi. 

KARŞI OY 

X- 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 15 inci maddesini l/d bendinde, ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili tarafından açılan davalara ait dilekçelerin reddedilmesi kabul edilmiştir. 

Hukukumuzda vekalet ile temsil yetkilerinin ayrı hükümlere tabi tutulması nedeniyle, sadece avukat olmayan vekillerce açılan davalarda, dava dilekçeleri reddedilebilir. 

Kanunda, ehliyeti haiz gerçek ve tüzel kişilerin yetkisiz temsilcileri tarafından açılan davalar hakkında ne gibi bir karar verileceği gösterilmemiştir. Bu nedenle, 2577 sayılı Kanunun 31 inci maddesinde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan göndermeden yararlanılarak sonuca ulaşılması gerekir. 

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 39 uncu maddesinde, ehliyeti haiz olan hükmi şahısların, kanuni uzuvları vasıtasıyla ve icap eden mezuniyeti istihsal ile hareket edecekleri, aksi halde hakimin, tayin edeceği müddet zarfında şeraitin ikmali için muhakemeyi talike mecbur olduğu kurala bağlanmıştır. 

Davada Vergi Muhakemesi tarafından bu kuralın uygulanması, uygun bir süre tanınıp, davacı Kurumun yetkili temsilcileri tarafından imzalanmış dilekçe ile başvuruda bulunması sağlanarak, daha sonra davanın esasının incelenmesi gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddi yasaya uygun değildir. 

Israr Kararının yukarıda yazılı hukuksal nedenlerle bozulması gerektiği görüşüyle, çoğunluk kararına katılmıyoruz. 

XX- Uyuşmazlık; yükümlü şirket tarafından ithal edilen eşya nedeniyle ek gümrük vergisi ve resimleri istenmesi yolundaki işlemin iptali için şirket ithalat müdürü tarafından açılan davanın, ehliyet yönünden usule uygun olup olmadığının saptanmasına ilişkindir. 

Mahkemece; imza sirkülerinde, şirketin ithalat müdürüne verilen temsil yetkisinin, ithalat işlerini içeren sınırlı bir yetki olduğu, yönelim kurulu üyesi olmayan müdürün dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılarak ehliyet yönünden davanın reddine karar verilmiştir. 

Türk Ticaret Kanunun 317 nci maddesinde, anonim şirketin İdare meclisi tarafından İdare ve temsil olunacağı; aynı Kanunun 319 uncu maddesinin ikinci fıkrasında da, esas mukavele ile temsil selahiyetinin ve İdare işlerinin hepsini veya bazılarını İdare meclisi azası olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zaruri bulunmayan müdürlere bırakabilmek için umumi heyete veya İdare meclisine salahiyet verilebileceği hükme bağlanmıştır. 

. Fıkra hükmünde açıklandığı üzere, anonim şirketlerde ana sözleşme ile temsil yetkisinin bir kısmının, pay sahibi olmayan müdürlere bırakılabilmesi için genel kurula veya yönetim kuruluna yetki verilebileceği öngörülmüş bulunmaktadır. 

Dosyada mevcut yetki belgesinin 1. ve 2. maddelerinde, şirketi her hususta temsil yetkisinin yönetim kurulu başkan ve üyelerine verildiği, 3 üncü maddesinde ise, davayı açan şirket ithalat müdürünün, yönetim kurulu dışında, ".......özetle bir ithalat ve ihracat işlemini baştan sona kadar takip ve intaç etmek üzere, şirket kaşesi altında vazedeceği imza ile şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili kılındığı" belirtilmiştir. 

Olayımızda, davayı açan şirket ithalat müdürüne sınırlı bir temsil yetkisi verildiği görülmekte, ithalat ve ihracat işlerinden dolayı vergi mahkemesine yapılan başvurunun da bu yetki içinde kaldığı anlaşılmaktadır. 

Ancak; öncelikle bu sınırlı temsil yetkisinin hukuksal dayanağının olup olmadığının, başka bir anlatımla yukarıda sözü geçen fıkra hükmüne göre, davacı şirketin ana sözleşmesinde, yönetim kurulu dışında, pay sahibi olması zaruri bulunmayan müdürlere bazı bakımlardan temsil yetkisi bırakılabilmesi için şirket genel kuruluna veya yönetim kuruluna yetki verilip verilmediğinin araştırılarak saptanması gerekmektedir. 

Mahkemece, böyle bir araştırma ve saptama yapılmamıştır. 

Direnme (ısrar) kararında belirtildiği gibi, davacı şirket ile ithalat müdürü arasında Borçlar Kanunun vekalet sözleşmesi ile ilgili hükümlerine uygun bir vekalet ilişkisi yoktur. Şirket müdürünün dava ehliyeti de tartışma konusu olduğuna göre, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 15 inci maddesinin (d) bendinde öngörülen, "ehliyetli şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılması halinde, otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine karar verileceği..." yolundaki hükmün olaya uygulanma olanağı bulunmamaktadır. 

Bu durumda; Mahkemece, şirket anasözleşmesinin incelenmesi, anasözleşmede pay sahibi olmayan müdürlere temsil yetkisi verilmesi hakkında bir hükmün mevcut olmadığının saptanması halinde, anılan yasanın 31 inci maddesinin göndermede bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 39 uncu maddesi uyarınca, davacı şirketin kanuni temsilcisine davaya icazet vermesi için uygun bir süre tanınması, bu süre içinde icazat verilmemesi halinde, davanın ehliyet yönünden reddi cihetine gidilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile verilen karar yerinde görülmemiştir. 

Açıklanan nedenlerle, mahkemece verilen direnme (ısrar) kararının bozulması gerekeceği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne karşıyız.