Danıştay 11. Hukuk Dairesi

11. Daire 1997/1987 E. , 1998/1228 K.

11. Daire         1997/1987 E.  ,  1998/1228 K.
"İçtihat Metni"

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1997/1987
Karar No : 1998/1228

Temyiz İsteminde Bulunan : ... Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : ...
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Yönetim kurulu üyesi olduğu ... Plastik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi nezdinde yapılan takip sonucu tahsili imkansız hale geldiği ileri sürülen 1986 yılı Şubat dönemine ait amme alacağının tahsili amacıyla davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenmiştir. .... Vergi Mahkemesi … gün ve E:..., K:... sayılı kararıyla; dosyanın incelenmesinden, anonim şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla 213 sayılı Kanunun 10. ve 6183 sayılı Kanun mükerrer 35. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyesi olan davacı adına ödeme emri düzenlenmişse de, idarece bu yola gidilebilmesi için 6183 sayılı Kanunun 54. ve izleyen maddelerinde belirtilen tüm takip ve tahsil yollarının öncelikle şirket nezdinde tüketilmesinin gerekli olduğu dosyadaki belgelerden ise idarece şirket nezdinde tüm takip ve tahsil yollarının tüketilmediği anlaşıldığından düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle iptal etmiştir. Vergi dairesi müdürlüğü, yapılan takipler sonucu şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının şirket yönetim kurulu üyesi olan davacıdan 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi uyarınca istenilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı ...'nun Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi ...'nın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Temyiz konusu, tasfiye dönemine ilişkin olup, vadesinde ödenmeyerek kesinleşen ve şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen amme alacağının kanuni muhatabının kim olduğu ve ödeme emri içeriği borçların dönemi 1986 yılı Şubat olmasına karşın bu borçların tahsili için 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesine göre düzenlenen ödeme emrinin, söz konusu maddenin 2.6.1995 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle kanunların uygulanma zamanı açısından yasal dayanağının bulunup bulunmadığı hususlarının çözümlenmesine ilişkindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35 inci maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edileceği hükme bağlanmış olup, bu hüküm 6183 sayılı Kanuna 2.6.1995 gün ve 22301 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4108 sayılı Kanunun 11. maddesiyle eklenmiştir.
Kanunların zaman bakımından yürürlüğe girmesinde genel kural, devlete ve kanunlara olan güven nedeniyle yasaların geriye yürütülmemesidir. Bir başka anlatımla, kanunların geçmişe dokunmaması ve geçmişte meydana gelen olaylara uygulanmayıp, yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara uygulanmasıdır.
Dosyada mevcut belgelerin bu açıdan incelenmesinden, ödeme emri içeriği borçların döneminin 1986 yılı Şubat olduğu, bu alacağın şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemediği ileri sürülerek anonim şirket yönetim kurulu üyesi olan davacı adına düzenlenen ödeme emrinin dayanağının ise, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi olduğu görüldüğünden, amme alacağının bu kanun hükmüne dayanılarak takip edilmesinin " kanunların zaman bakımından yürürlüğe girmesindeki genel kural"a göre mümkün olmadığı açıktır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Kanuni temsilcilerin ödevi" başlıklı 10 uncu maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği belirtilmiş, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun "Tasfiye halinde vazifeliler" başlıklı 32 nci maddesinde de hükmi şahısların tasfiyesinde bunların borçlu bulundukları amme alacaklarını ödeme ve bu kanun hükümlerinin tatbikiyle ilgili vecibelerin tasfiye memurlarına geçeceği hükmüne yer verilmiştir.
Olayda ise, ödeme emri içeriği vergi borçları 1986 yılı Şubat dönemine ilişkin olup, dosyada mevcut 16.10.1985 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinden, anonim şirketin tasfiyeye girdiğine ilişkin 25.9.1985 tarihli genel kurul kararının 10.10.1985 tarihinde tescil edildiği, şirketin tasfiye işlemini yürütmek üzerede ... adlı şahsın tasfiye memuru olarak seçildiği görülmekle birlikte, idare tarafından bu olgular dikkate alınmadan şirketin tasfiye dönemi ile ilgili borçlarının şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilememesi üzerine amme alacağının takibinin kanuni temsilci olan tasfiye memuru nezdinde sürdürülmesi gerekirken davacı nezdinde takibine geçildiği anlaşılmıştır.
Oysa, tasfiye halindeki bir şirketin, tasfiye dönemiyle ilgili olarak vadesinde ödenmeyerek kesinleştiği ileri sürülen vergi borçlarının kanuni muhatabının tasfiye memuru olması gerektiği hususu, yukarıda anılan 213 sayılı Kanunun 10. ve 6183 sayılı Kanunun 32. maddesi hükümlerine göre tartışmasızdır.
Bu durumda, davacının, tasfiye hali ödeme emrinin düzenlendiği tarihte sona ermediği anlaşılan şirketin tasfiye dönemi vergi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emri içeriği amme alacağından sorumlu tutularak takip edilmesi bu açıdan da mümkün olmadığından, ödeme emrinin iptali yönündeki .... Vergi Mahkemesinin … gün ve E:..., K:... sayılı kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine 14.4.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.