8. Hukuk Dairesi

8. Hukuk Dairesi 2018/6204 E. , 2018/16506 K.

8. Hukuk Dairesi 2018/6204 E. , 2018/16506 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, dava konusu 36 parsel yönünden reddine, 37 parsel yönünden ise Yargıtay bozma ilamı kapsamı dışında kalması nedeniyle yeni karar tesisine yer olmadığına karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Davacılar vekili, davacıların murisi ......... Coşkun’un 147 parseli satın aldıktan sonra vefat ettiğini, bu taşınmaza 1999 yılında şuyulandırma yapıldığını ve bunun sonucunda 4755 ada 36 ve 37 parseller olduğunu ve hala muris adına kayıtlı olduğunu, davalı tarafından 36 parsel üzerine 4 katlı kaçak bina ve 37 parsel üzerine ise kaçak garaj yapıldığını, bu nedenle taşınmazlara yapılan müdahalenin men’i ile binaların masrafı davalılardan alınarak kal’ini talep etmiştir. Bozma sonrasında ise; dava ilk etapta sadece ...... Kolcuya açılmışken alınan ...... kayıtlarında ...... Kolcunun 36 parselde hissedar olması nedeniyle davaya dahil edilmiş olup ...... Kolcunun imar yapılmadan önce taşınmazda hissedar olmadığını imar uygulamasıyla da taşınmazda hissedar olmadığını ancak daha sonra tashih işlemi ile hissedar olduğunu, davalının taşınmaz üzerine yapmış olduğu binanın imar uygulamasından önce yapıldığını, dava konusu taşınmazın tamamının davalı tarafından kullanıldığını iddia ederek, davanın kabulünü talep etmiştir. Davalılar vekili; davalı ...’nun 147 parselde hissesinin olduğunu davalının hissesine güvenerek 1989 yılında satın aldığı taşınmazına bina inşa ettiğini, 25 yıl önce davalının ......ya güven ilkesi gereği binayı yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece ilk kararında, dava konusu parsellerin kök parseli olan 147 parselde davalı ...’nun eşi ...’nun hissedar olmadığı 36 parsel üzerindeki binanın 1999 tarihinde yapılan şuyulandırmadan önce 2 katının yapıldığı, ...... Kolcunun 36 parselde 21.08.2000 tarihinde malik olarak kaydedildiği gerekçesiyle 36 parsel yönünden davanın reddine, davalının hukukça korunan bir hakka dayanmaksızın 37 parsele garaj yapmak suretiyle yaptığı elatmanın önlenmesine bu parsel yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2013/4790 esas ve 2013/10315 karar sayılı ilamında; 4755 ada 37 parsel yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olduğu, 4755 ada 36 parselde davacıların murisi ile davalı ... Kolcunun eşi ...’nun paydaş olduğu, mahkemece yapılan uygulama sonucu elde edilen bilirkişi raporu ile davalının bina yapmak suretiyle taşınmazı kullandığı davacıların paylarına karşılık kullandıkları bir yer olup olmadığının ise bilinmediği gibi taşınmazın imar öncesini gösterir ...... kayıt ve belgelerinin de merciinden istenmediği, davacılar elatmanın önlenmesi talebi yanında kal talebinde de bulunduklarından dava konusu taşınmaz olan 36 parselde dava dışı kayıt maliki olan paydaş ...... Kolcunun olumsuz etkileneceği göz önüne alınarak bu kişinin davada yer almasının sağlanması ondan sonra yukarıda açıklandığı şekilde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak ... davaya dahil edildikten sonra yapılan yargılama sonucunda; dava konusu 36 parselde davalı ... Kolcunun hissedar olduğu , haksız elatmasının bulunmadığı gerekçesiyle hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, 37 parsel yönünden verilen kabul hükmünün bozma ilamı kapsamı dışında kalmakla kesinleştiğinden bu hususta yeniden bir karar tesisine yer olmadığına karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve kal talebine ilişkindir. Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların ......da resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. Türk Medeni Kanun'nun (TMK) 706, Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 ve ...... Kanununun 26. maddeleri hilafına ......lu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun ......da yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine, yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında, TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pek çok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince, taşınmazda paydaşları bağlayan fiili kullanma biçimi oluşmadığı açık olmakla birlikte bozma öncesinde mahkemece 17.09.2010 tarihinde yapılan keşif sonrası alınan 01.10.2010 havale tarihli fen ve inşaat bilirkişi raporuna ekli krokide 36 parsel üzerinde davalılarca yapıldığı iddia edilen binanın sarı renk ile gösterildiği ve taşınmazda kırmızı renkle bir kısım alanın binadan ayrı olarak renklendirildiği tespit edilmiştir. Buna göre kırmızı olarak gösterilen alanın davalılar tarafından kullanılan bir alan olup olmadığı, bu kısmın davalılar tarafından şayet kullanılan bir alan olması halinde ne amaçla kullanıldığı gibi hususlarda da bilirkişi raporunda açıklama yapılmamıştır. Bu bilirkişi raporu sonrasında mahkemece dava konusu 36 parsel yönünden davanın reddine 37 parsel yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2013/4790 esas ve 2013/10315 karar sayılı bozma ilamında; “ ...mahkemece yapılan uygulama sonucu elde edilen bilirkişi raporu ile davalının bina yapmak suretiyle taşınmazı kullandığı davacıların paylarına karşılık kullandıkları bir yer olup olmadığının ise bilinmediği gibi taşınmazın imar öncesini gösterir ...... kayıt ve belgelerinin de merciinden istenmediği...” denilerek bu konu doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi istenilmiş ve mahkemece bozma ilamına uyulmuşsa da bu konuda araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Mahkemece bozma sonrası aldırılan 14.01.2015 havale tarihli ek raporda da davacının az veya çok kullanabileceği bir yer olup olmadığı konusunda herhangi bir açıklamaya rastlanılmamıştır. Davacılar vekili bozma sonrası 2. celsedeki beyanında taşınmazın tamamının davalı tarafça kullanıldığını davacıların kullandığı herhangi bir yer olmadığını beyan etmişse de az yukarıda da belirtildiği gibi, dava konusu taşınmazda davacıların az veya çok kullanacağı bir alan olup olmadığının bozma ilamına rağmen araştırılmadığı anlaşılmıştır. Hal böyle olunca, yerinde yeniden keşif yapılarak yukarıdaki ilkeler uyarınca inceleme yapılması, davacıların kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığının net bir şekilde belirlenmesi, bu belirlemeye göre elatmanın önlenmesi ve buna bağlı kal isteği bakımından bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle , davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nin 428. maddesi uyarınca usul ve yasaya aykırı kararın BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nin 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 01.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.