Hukuki Haber

Trafik sigortasında ‘tam kusur’ kararı

Trafik sigortasında ‘tam kusur’ kararı

Tek taraflı kazada hayatını kaybeden kusurlu sürücünün ailesine ödeme yapılması kararını Yargıtay bozdu. Benzer pek çok ödemeyi etkileyecek karar, Zorunlu Trafik Sigortası Genel Şartlarının daha çok dikkate alındığı yeni bir dönemi işaret ediyor.

Son günlerde sigorta sektörü Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yaklaşık beş ay önce vermiş olduğu bir kararın meydana getireceği etkileri yoğun şekilde tartışmaya başlamış bulunuyor.

Aşağıda konunun güncelliğini dikkate alarak bu kararı incelemeye çalışacağız.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin (HD) 29.05.2017 gün ve E. 2016/14573 K. 2017/6035 sayılı kararına konu olan uyuşmazlık aşağıdaki gibidir:

  • Araç sürücüsü, yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucunda hayatını kaybetmiştir. Onun desteğinden yoksun kalanlar, aracın Zorunlu Trafik Sigortası (ZTS) bulunmadığından, Güvence Hesabı’na karşı “destekten yoksun kalma tazminatı” (DYKT) davası açmışlardır.
  • Davalı Güvence Hesabı, savunma olarak sürücünün (desteğin) kazada “tam kusurlu” olduğunu ve davacıların bu sebeple dava haklarının bulunmadığını öne sürmüştür.
  • Mahkeme davayı kabul etmiş ve Güvence Hesabını tazminat ödemesi gerektiğine hükmetmiştir.
  • Bunun üzerine Güvence Hesabı, temyiz yoluna başvurmuştur.
  • Yargıtay 17. HD, ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.

Yargıtay 17. HD kararında yer alan bazı gerekçelerin özeti (kalın yazı) ve bunlara ilişkin yorumlarımız (italik yazı) şöyledir:

SÖZLEŞMEDEN SONRA BAĞLAYICI GENEL ŞARTLAR

– Zorunlu Trafik Sigortası Genel Şartları’nı uygulamanın, Karayolları Trafik Kanunu m. 95’te belirtilen “tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği” ilkesine aykırı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu ilke, her iki tarafın özgür iradesi ile  poliçe düzenlendikten sonra  zarar görenin aleyhine tazminatın kaldırılması ya da azaltılmasını gerektirecek değişikliklerin yapılması durumunda geçerli olacaktır. Zorunlu Trafik Sigortası Genel Şartları, yürürlüğe girmesinden sonra düzenlenen poliçelere uygulanacaktır. Poliçenin düzenlendiği tarih itibarı ile Zorunlu Trafik Sigortası’nın kapsamı tüm taraflarca bilinmektedir. Sigortacı, işletenin sorumluluğunu poliçe ve genel şartlar kapsamında üstlendiğine göre, sonradan bir değişiklikten bahsetmek mümkün olmayacaktır.

ZTS GŞ’nin uygulanmasının KTK m.95’te düzenlenen sigorta sözleşmesine ilişkin yasal düzenlemeden ve veya sigorta sözleşmesinden kaynaklanan ve sigortacının tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya azaltılması sonucunu doğuran savunmaların zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği kuralına aykırı yönünün bulunmadığı görüşü acaba hangi anlama gelmektedir?

– Her şeyden evvel belirtelim ki, KTK m.95 hiç kuşkusuz ZTS GŞ bakımından da geçerlidir. Diğer bir anlatışla, zarar gören, KTK m.95 hükmüne dayanarak, ZTS GŞ’deki bir hükmün kendisine uygulanamayacağını öne sürebilir. KTK m.95 hükmü, yasa hükümlerinin dahi zarar görene karşı (belirli koşullar söz konusu olduğu takdirde) geçersiz sayılabileceğini öngörmüştür. Sözleşme hükmü niteliğini taşıyan ZTS GŞ’deki hükümlerin de zarar göreni olumsuz etkilememesi gerektiği ise “a fortiori” (öncelikle) kabul edilecektir.

– Bununla birlikte, Yargıtay 17 HD, KTK m.95’in ancak “poliçe düzenlendikten sonraki sözleşme değişiklikleri hakkında” uygulanacağını kabul etmekte ve ZTS GŞ’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılan sözleşmelerde bu genel şartların sözleşme anından başlayarak tarafları bağlayacağını ve bu hükümlerin sözleşme değişikliği niteliğini taşımaları söz konusu olmadığından KTK m.95’e tabi olmayacaklarını belirtmektedir.

– Bu noktada öncelikle Yargıtay 17. HD kararındaki görüşe katılmadığımızın altını çizelim. Sözleşme  hükümleri ister baştan beri hiç değişmemiş ister sözleşme yapıldıktan sonra, sigorta süresi içinde  değişmiş olsunlar zarar görenin haklarını olumsuz etkilemeyeceklerdir. Zarar gören bakımından, sözleşme hükümlerinin sonradan değişmiş olması ile hiç değişmemiş olması arasında hiçbir fark yoktur. Önemli olan zarar görenin tarafı olmadığı ve üzerinde söz sahibi de bulunmadığı sözleşme hükümleri yüzünden haklarından (hukuk düzeninin onlara sağlamayı amaçladığı korumadan) yoksun kalmamasıdır.

HÜKÜMLER UYGULANMAZ ENDİŞESİ

– Sanırız Yargıtay 17. HD’nin KTK m.95 hükmünün ZTS GŞ’na uygulanmayacağı düşüncesini benimsemesi “aksi halde, ZTS GŞ’de yer alan teminat dışında kalan hallere ilişkin hükümlerin zarar gören bakımından uygulanmayacağı” endişesidir. Bunun haklı bir endişe olup olmadığını ayrıca değerlendirmek lazımdır. Durum kanımızca aşağıdaki gibidir:

  • KTK m.95’te sözü edilen (zarar görene karşı ileri sürülmesi yasaklanan) “sigorta sözleşmesine ilişkin yasa hükümleri” Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan hükümlerdir. KTK’daki hükümler ise zarar görene karşı da hüküm doğuracaklardır. Mesela hangi hususların ZTS kapsamı dışında bırakılabileceğine ilişkin KTK m.92 hükmü zarar göreni de bağlar.
  • KTK m.95, kaynak LCR’den (İsviçre Trafik Kanunu) aktarılırken hatalı çevrilmiştir. İsviçre LCR “sigorta sözleşmesine ilişkin 1908 tarihli kanunda yer alan hükümleri” hedef tutmaktadır. LCR’de mevcut olan trafik sorumluluğu sigortasına ilişkin hükümler bunun dışındadır. Bizde de yalnızca sigorta sözleşmesine ilişkin genel düzenlemede (TTK’da) yer alan hükümlerin kastedildiğini benimsemek lazımdır.
  • Bu sebeple, KTK’da sigortanın dışında kalacağı belirtilmiş olan hususlar, sigorta sözleşmesinde (de) yer aldıkları takdirde, sigortacı bunlara dayalı savunma yapabilecektir. En azından KTK’da 2016 yılında yapılan (aşağıda değineceğimiz) değişikliğe kadar durum böyleydi.
  • KTK’da 2016 yılında gerçekleştirilen son değişiklik çerçevesinde, ZTS Genel Şartları’nın teminat kapsamına ilişkin hükümleri, yasada bunların teminat dışında kalacağına ilişkin açık düzenleme bulunmasa dahi, zarar görene karşı ileri sürülebilecektir. Çünkü 2016 değişikliği ile “zorunlu trafik (sorumluluğu) sigortasının temin etmediği haller artık doğrudan genel şartlara bakılarak” belirlenebilecektir. Nitekim KTK  m.92 bent (i) “Bu kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan taleplerin” sigorta kapsamında olmayacağını açıkça belirtmektedir.
  • KTK m.92 bent (i) yasada yer aldığı sürece, zorunlu trafik sigortasının teminat kapsamı bakımından ZTS GŞ belirleyici olacak ve bu durum zarar görenlere karşı da ileri sürülebilecektir.
  • Buna karşılık ZTS GŞ’de yer alan teminatın kapsamı dışındaki hususlara ilişkin hükümler (söz gelişi sözleşme öncesi bildirim görevine ilişkin C.2, rizikonun ağırlaştırılmamasına ilişkin C.3 maddeleri), daha doğru bir anlatışla sigorta ettirenin bu hükümleri ihlal etmiş olması zarar görene karşı savunma olarak ileri sürülemeyeceklerdir.

KUSURA DENK GELEN KISIM TEMİNAT DIŞI

– Zorunlu Trafik Sigortası teminatının kapsamı, poliçe ve poliçenin ayrılmaz bir parçası olan genel şartlara göre belirlenir. Nitekim Karayolları Trafik Kanunu m 90’da yapılan değişiklikle zorunlu sigortanın kapsamındaki tazminatları belirlemede Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın göz önüne alınması esası getirilmiştir.

Zorunlu Trafik Sigortası’nın kapsamı, Genel Şartlar m. A.3.’te şu şekilde düzenlenmiştir: “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde Genel Şartlar’da içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır”.

Kapsama  giren teminat türlerinin tanımlandığı A.5. maddesinin (ç) bendi uyarınca “Destekten Yoksun Kalma” (ölüm) teminatı “Üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır”.

Genel Şartlar A.6. maddesinin (c) bendinde “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ve (d) bendinde “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” Zorunlu Trafik Sigortası teminatının dışında kalan hallerden sayılmıştır.

“TEPKİ NİTELİĞİNDE”

“Sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat taleplerinin sigorta teminatı dışında kalacağı” yolundaki ZTS GŞ A.6 (c ) hükmü aslında bilineni ve olması gerekeni tekrarlamaktadır. Bununla kastedilen, fikrimizce sigorta teminatının kapsamı dışında kalan tazminat talepleridir. ZTS GŞ A.6 (c) hiç mevcut olmasaydı, sonuç yine aynı olur ve temin edilmeyen hallerde sigorta koruması devreye girmezdi.

ZTS GŞ A.6 (d)’nin ilk kısmı hakkında da aynı gözlemi yapmak lazımdır.

Buna karşılık ZTS GŞ A.6 (d)’nin son kısmı (“destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri”) yargının (incelemekte olduğumuz bu karara kadar) benimsediği çözüme “tepki” niteliğindedir. “Ölen desteğin kusuruna karşılık gelen tazminat talebi” ifadesini “ölen desteğin kendi kusuru sebebiyle kısmen dahi yerinde görülmemesi gereken talepler veya ölen desteğin kendi kusuru sebebiyle tazminattan yapılması gereken indirim tutarı” olarak anlamamız doğru olur.

Yargı, yakın zamanlara dek trafik kazasında hayatını kaybeden desteğin kusurunu

– ne ağır kusur söz konusu olduğunda illiyet bağı kesilmiş sayılacağı ve sorumluluk hiç doğmamış olacağından tazminat isteminin reddi için;

– ne de hafif kusur halinde tazminatın indirilmesi için

dikkate almıştır. Bu uygulama ise sonunda KTK ve ZTS GŞ’de desteğin kusurunun (çok eskiden olduğu gibi yeniden) göz önünde tutulmasını sağlamak üzere bazı değişikliklere gidilmesini gerektirmiştir.

KAPSAMDA DEĞİLSE TEMİNAT YOK

– Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinin (a) ve (c) bentleri, Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A.1. maddesi, A.3. maddesi, A.5. maddesinin (ç) bendi, yine A.6. maddesinin (c) ve (d) bentleri birlikte değerlendirildiğinde bir motorlu aracın işletilmesi sırasında destekten yoksun kalınan zararın, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamında olması için şu şartların gerçekleşmesi gerektiği söylenebilir:

  1. a) Talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk ve sorumluluk riski çerçevesinde Genel Şartlar’da içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin olmalıdır. Sigortalının hukuki sorumluluğu olmayan veya sigortalının sorumluluk riski içinde bulunmayan tazminat taleplerinden sigortacının sorumluluğu bulunmayacaktır.

Burada da “sigortalının sorumluluk riski içinde bulunmayan tazminat talebi” ifadesi, somut olayda işletenin hukuki sorumluluğu için gereken koşullar mevcut sayılsa dahi, bunun ZTS GŞ’nda temin edilmediği (kapsam dışı bırakıldığı) durumları kastetmektedir (sorumluluk var, fakat sigorta teminatı yok).

Sorumluluğu sigorta edilmiş olan araç işleteninin sorumluluğunun gerçekleşmiş olmadığı hallerde ise, sigortacıya başvurulamayacağı açıktır (sorumluluk yok; sorumluluk teminatı da yok).

ÜÇÜNCÜ ŞAHIS PROBLEMİ

  1. b) Motorlu aracın işletilmesinden dolayı ölen kişinin “üçüncü kişi” olması gerekir. Sigortacı, işleten ve işletenin sorumlu olduğu şahısların dışında bir üçüncü kişinin ölümü neticesi olan destekten yoksunluk zararlarından sorumludur. Bunun sonucu olarak, poliçede taraf olan işleten (sigortalı) ya da işletenin eylemlerinden sorumlu bulunduğu kişilerin ölmesi durumunda ölen kişi, üçüncü kişi sayılmayacağı için onun desteğinden yoksun kalanların uğradıkları zarardan sigortacı sorumlu olmayacaktır.

Sorumluluk sigortalarında, sigortacı ile sorumluluğu sigorta edilmiş olan kişi dışındaki diğer bütün kimseler “üçüncü kişi” sayılır.

– İşletenin ölümünün sorumluluk sigortası kapsamında sayılması, bu ölüme yol açan işletenden farklı bir sürücünün sorumluluğunun da sigorta ile temin edilmiş olması halinde düşünülebilir. (Bu hal KTK m. 92(a) uyarınca teminat dışındadır. Belirtmek gerekir ki, sürücünün sorumluluğunun da ZTS kapsamında olacağı KTK’da öngörülmemiştir. Şu halde ülkemizde ZTS yalnızca işletenin sorumluluğunu temin etmekte; sürücünün sorumluluğu ise sigortanın dışında bırakılmış bulunmaktadır. Oysa kaynak İsviçre hukukunda çözüm farklıdır: LCR 63(2) uyarınca (başta sürücü olmak üzere) işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin sorumluluğu da ZTS kapsamındadır).

– İşletenin aynı zamanda sürücü olduğu hallerde ise, işletenin bizzat kendisine karşı sorumlu olması mümkün bulunmadığından (ve kendi ölümüne yol açan bir kaza yapmış olan işletenin bu eylemiyle desteğinden yoksun kalanlara karşı da sorumlu olmasına hukuken imkan bulunmadığından) bu halde de sigortacı sorumlu olmayacaktır.

– İşletenin eylemlerinden sorumlu olduğu bir kişi ölmüş olduğu takdirde çözüm şöyledir:

  • Araç işleten tarafından sürüldüğü sırada işletenin yol açtığı bir kaza söz konusu ise, işleten aracında bulunan ve kazada hayatını kaybeden eylemlerinden sorumlu olduğu kişilere (onların desteğinden yoksun kalanlara) karşı sorumludur. Ölen kişi üçüncü kişi sayılır.
  • Araç, işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu sürücü tarafından yönetilirken, kendi kusuru sonucunda meydana gelen kazada sürücü hayatını kaybetmişse, sürücünün kusuru işletenin sorumluluğu için gerekli olan illiyet bağını (“aracın işletilmesi” olarak tanımladığımız tehlike olasılığı içeren etkinlik ile meydana gelen zararlı sonuç arasındaki sebep-sonuç ilişkisini) kesmiş olduğu takdirde (ağır kusur) ne işleten ne de onun sorumluluk sigortacısı tazminatla yükümlü tutulabilir; bahse konu illiyet bağının kesilmediği durumlarda ise (hafif kusur), uygun bir indirim yapmak lazım gelecektir. Burada da ölen sürücü üçüncü kişi sayılacaktır.

TAM KUSUR, AĞIR KUSURLU DEMEK DEĞİL

  1. c) Sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinden de sigortacının sorumluluğu bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla sigortacı, desteğin kendi kusurundan kaynaklanan destek zararlarından sorumlu tutulamayacaktır.

Kazada hayatını kaybeden sürücünün bu kazaya tek taraflı kusuruyla yol açtığı hallerde, kazanın tek sebebinin sürücü kusuru olması yalnız başına işletenin ve sigortacının sorumlu olmaması sonucuna götürmez. İşletenin ve sorumluluk sigortacısının tazminat yükümlülüğünden kurtulması yukarıda da açıkladığımız gibi illiyet bağının kesilmiş olmasına bağlıdır. Kazanın %100 sürücü kusurundan ileri gelmesi bu kusurun mutlaka ağır kusur sayılmasını gerektirmez. Yargıtay’ın bu değerlendirmesine de katılmamaktayız.

Sonuç olarak, Yargıtay 17. HD’nin kararında desteğin kusurunun araç işleteni ve onun sorumluluk sigortacısı yararına sonuç meydana getireceği değerlendirmesi kanımızca doğrudur ve bunun desteklenmesi lazım gelir. Ancak 17. HD’nin belirttiği gerekçelerin çoğuna katılmamaktayız.

“İŞLETENİN AYNI ZAMANDA SÜRÜCÜ OLDUĞU HALLERDE, İŞLETENİN BİZZAT KENDİSİNE KARŞI SORUMLU OLMASI MÜMKÜN BULUNMADIĞINDAN, SİGORTACI DA SORUMLU OLMAYACAKTIR. (KENDİ ÖLÜMÜNE YOL AÇAN BİR KAZA YAPMIŞ OLAN İŞLETENİN, BU EYLEMİYLE DESTEĞİNDEN YOKSUN KALANLARA KARŞI DA SORUMLU OLMASINA HUKUKEN İMKAN YOKTUR).”