Danıştay 11. Hukuk Dairesi

11. Daire 2010/4736 E. , 2014/552 K.

11. Daire         2010/4736 E.  ,  2014/552 K.
"İçtihat Metni"

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No: 2010/4736
Karar No: 2014/552

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili : …
İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesince verilen … tarihli ve E:…; K:… sayılı kararın; davacı tarafından, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi : …
Düşüncesi : Dava, (mülga) Emekli Sandığı iştirakçisi olarak astsubay rütbesi ile görev yapmakta iken fiili hizmet süresi zammı ile birlikte 25 hizmet yılını doldurarak 4759 sayılı Kanun uyarınca terhis edilen ve emekli aylığı bağlanması için 5434 sayılı Kanun'da belirtilen yaş haddinin dolmasını bekleyen davacı tarafından, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık yardımından faydalandırılması isteğiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Kişiye emekli aylığı bağlanmış olmasının emeklilik statüsünü kazanmanın koşulu olmadığı hususu göz önüne alındığında, emekli aylığı bağlanmamış olmakla birlikte emekli statüsünde bulunan ve Sandık sağlık yardımından yararlanabilmek için gerekli kesenekleri ödeyerek kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olan davacının, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu eş ve çocuklarının Sandık sağlık yardımlarından yararlandırılması gerekirken sosyal güvenlik yönünden sağlık yardımından yoksun bırakılmasında hukuka uyarlık bulunmadığından, davacının başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, … Komutanlığı emrinde Emekli Sandığı iştirakçisi olarak astsubay rütbesiyle görev yapmakta iken, fiili hizmet süresi zammı ile birlikte 25 hizmet yılını dolduran ve 4759 sayılı Kanun uyarınca 17.2.2009 tarihinde terhis edilen davacı tarafından, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin sağlık hizmetlerinden yararlandırılması isteğiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ve temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde, "sosyal bir hukuk devleti" olmak Cumhuriyetimizin nitelikleri arasında sayılmış; 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu; 56. maddesinde, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemenin Devletin görevleri arasında olduğu belirtilerek; Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği ve sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabileceği hususu vurgulanmıştır. Yine Anayasamızın 60. maddesinde, herkesin, sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, Devletin, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağı; 90. maddesinde; usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiş bulunmaktadır.
Türkiye'nin de onaylayarak taraf olduğu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek 1 No'lu Protokol çerçevesinde sosyal güvenlik hakkı mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmektedir.
Yine İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarında, bazı sağlık bakımı ve diğer sosyal hizmetlerin yaşam hakkı kapsamında değerlendirileceği kabul edilmekte, kamuya arz edilmiş sağlık hizmetlerinin kişiye sağlanmayarak yaşamının tehlikeye atılması ihtimalinin varlığı yaşam hakkının ihlali olarak nitelenmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 17.11.1998 gün ve E:1998/35; K:1998/70 sayılı kararında da benzer bir bakış açısı ile, Anayasa'nın 60. maddesinde yer verilen sosyal güvenlik hakkının insanların yarınlarını güvenceye alma düşüncesiyle gelirleri ne olursa olsun, çalışma hayatı boyunca ve sonrasında karşılaşabilecekleri yaşlılık, analık, kazâ, malûllük, hastalık gibi sosyal riskler karşısında asgari ve insanca yaşama düzeyi sağlama amacına yönelik ve bireyin mutluluğuna hizmet eden en temel araçlardan biri olduğu belirtilerek " Anayasa'nın 60. maddesinde tanınan "sosyal güvenlik hakkı", yine Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen "yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma hakkı" ile bağlantılı olduğundan, Devlet, ekonomik ve sosyal alandaki görevlerini yerine getirirken yapacağı düzenlemelerde yaşam hakkını ortadan kaldıran ya da kısıtlayan kurallar koyamayacaktır." gerekçesine yer verilmiştir.
5434 sayılı Yasa'nın Geçici 139. maddesinde, Sandıktan emekli aylığı bağlanmış olanların Kanunla düzenlenecek genel sağlık sigortası kapsamına alınacakları tarihe kadar, hastalanmaları halinde resmî veya özel sağlık kurum veya kuruluşlarında yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslara göre muayene ve tedavi ettirilecekleri; Geçici 205. maddesinde ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, kadın iştirakçilerden 20, erkek iştirakçilerden 25 fiili hizmet yılını dolduranların istekleri üzerine emekli aylığı bağlanacağı belirtildikten sonra maddenin devamında emeklilik hizmet süresinin tamamlanması için kalan yıla göre, kadın ve erkek iştirakçilerin tamamlamaları gereken yaş hadleri düzenlenmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 70 nci maddesinde, astsubay emeklileri ile bunların 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek aile fertlerinin askerî sağlık kurum ve kuruluşları yanında diğer resmi sağlık kurum ve kuruluşlarından da yararlanacakları, bunların tedavi giderlerinin TC. Emekli Sandığınca ilgili mevzuat hükümlerine göre karşılanacağı ve sağlık karnelerinin TC Emekli Sandığı tarafından verileceği belirtilmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinin 327 nci maddesinde de buna paralel düzenleme yapılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının Sandık sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için gerekli kesenek ve kurum karşılığı tutarlarının hem kendisi hem de çalıştığı Kurumu tarafından ödenmek suretiyle 25 fiili hizmet yılını tamamlayarak, "Silahlı Kuvvetler Emeklisi" statüsünü kazandığı, ancak 5434 sayılı Yasanın Geçici 205. maddesinde öngörülen yaş şartını taşımadığı için sağlık yardımı hakkından yararlandırılamayacağı yolundaki işlemin tesisi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Emekliliğin hukuki nedeni ne olursa olsun, (istek üzerine, kadrosuzluk, yetersizlik, disiplinsizlik, yaş haddi) statü emeklilik statüsüdür. 5434 sayılı Kanunun Geçici 205 nci maddesinde öngörülen yaş haddini tamamlamadan emekli aylığı alamayacağı hususu, davacının emeklilik statüsünü etkilememektedir. Davacı Silahlı Kuvvetler emeklisi statüsünde olup, emekli aylığı almaya hak kazanmış bulunmaktadır. 5434 sayılı Kanunun Geçici 139. maddesinde sağlık karnesi verilebilmesi için emekli aylığı bağlanması koşulu öngörülmüş ise de, burada amaçlanan husus, emeklilik statüsünün kazanılmış olmasıdır. Geçici 205. madde gereğince 47 yaşını tamamlayana kadar davacıya emekli aylığı bağlanamayacak olması, emeklilik ve emekli aylığı alma hakkını kazanmadığı anlamına gelmemektedir.
Bu durumda, kişiye emekli aylığı bağlanmış olmasının emeklilik statüsünü kazanmanın koşulu olmadığı hususu göz önüne alındığında, emekli aylığı bağlanmamış olmakla birlikte emekli statüsünde bulunan ve Sandık sağlık yardımından yararlanabilmek için gerekli kesenekleri ödeyerek kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olan davacının, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu eş ve çocuklarının Sandık sağlık yardımlarından yararlandırılması gerekirken bu konudaki talebinin reddedilerek, sosyal güvenlik yönünden sağlık yardımından yoksun bırakılmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA; dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde Danıştayda karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.2.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.