Bölge Adliye ( İstinaf ) Mahkemesi Kararları

İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, " karar verilmiş ve verilen karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2434
KARAR NO : 2019/1777
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :23/05/2019 (İhtiyati Tedbir Talebinin Reddine İlişkin Ara Karar)
DOSYA NUMARASI : 2019/52 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
TALEP : İhtiyati tedbir
KARAR TARİHİ : 11/12/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı taraf, davacıların % 6,5' er ile davalı şirketin ortakları olduğunu; şirketin diğer 5 hissedarınında akraba olduklarını; dava dışı ... şirketin yönetim kurulu başkanı, ... ise başkan vekili olduğunu; şirketin kötü yönetildiğini, içinin boşaltıldığını, kendilerinin şirkette etkisizleştiğini; kız çocuk olduklarından dolayı da şirket yönetimlerinde söz hakkı verilmediğini, şirketin ... Spor'un borçlarına kefil ettirildiğini; bu kefaletten dolayı bankaya kredi borçlarının doğduğunu; büyük miktarda yapılan kredi ödemelerinden dolayı da şirketin iflas durumuna geldiğini, oysa kendilerine hiç kar payı dağıtılmadığını belirterek; şirketin feshine karar verilmesini talep etmişler; davalı şirketin menkul ve gayrimenkulleri ile .... A.Ş.' de sahip olduğu hisselerinin satışının ihtiyati tedbirle engellenmesine ve şirketin banka kredisi kullanarak borç altına sokulması gibi mal varlığını azaltıcı işlemlerin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir konulmasını istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi' nin 23/05/2019 tarih ve 2019/52 Esas sayılı ara kararı ile; " ... Davalı tarafın sunmuş bulunduğu son yılların tüm genel kurul kararlarında davacıların murisinin itirazı şerh koymadığı, sadece 2018 yılında yapılan son genel kurulda davacılarımızın özel denetici atanmasını talep ettikleri; yönetim kurulu seçimine ilişkin ve huzur hakkı dağıtılmasına ilişkin kararlara şerh koymadıkları; davalı şirketin sunulan yıl sonu bilançoları ve mizanlarına göre de cirosunun çok yüksek bir şirket olduğu, ticari faaliyetleri devam ettiği anlaşıldığından konulacak ihtiyati tedbirin şirketin ticari faaliyetlerine engel olabileceği; öte yandan davalı şirket yöneticileri aleyhine akçalı sorumluluk davaları açılmadığı da nazara alınarak; eldeki davanın şirketin feshine ilişkin olduğu; davacı tarafın payı karşılığında çıkma talebinin bulunmadığı da dikkate alınarak; HMK'nun 389 ve 390. maddedeki şartların oluşmadığı; şu an itibariyle yaklaşık haklılığın ispat edilmiş sayılamayacağı nazara alınarak ihtiyati tedbir talebinin reddine ... " karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; " İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili tarafından daha sonra yine dilekçe sunularak; şirkete kayyum atanmasının talep edildiği, ayrıca şirket gayrimenkulünün satılmasına ilişkin genel kurul kararının da geriye bırakılmasının talep edildiği görüldü. İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi' nin 03/10/2019 tarih ve 2019/52 Esas sayılı ara kararı ile; " ... Davacı tarafın dava dilekçesi ile yönetim kurulunun satış yetkisini kısıtlayacak şekilde ve taşınmaz satışına ilişkin genel kurulda alınan kararların geriye bırakılmasını ihtiyati tedbir talep ettiği, bilahare şirkete yönetici kayyımı atanmasınıda ihtiyati tedbir yoluyla talep ettiği görülmüş; bu talepleri incelendiğinde, "Şirketin faal bir şirket oluşu sunulan yıl sonu mizan ve faaliyet raporları ile hacminin büyük bir şirket oluşu ve davacıların şirketteki toplam hisseleri birlikte değerlendirildiğinde asıl olan şirketin kendi doğal yöneticileri ile faaliyetlerine devam etmesinin olduğu; atanacak kayyımlarla yöneticilecek şirketin ticari hayatta zor duruma düşebileceği, davanın konusunun fesih ve tasfiye olduğu, şirket yöneticilerinin azli ya da vermiş bulundukları zarardan dolayı sorumluluk davası olmadığı; davacıların şirketten ayrılma akçesi ile çıkarılmalarına karar verilmesi halinde şirket yöneticilerinin şirketi uğrattığı zararların ayrı bir dava ile şirkete konulup, bunlarında hesaba dahil edilmesinin mümkün olabileceği nazara alınarak şirkete yönetici kayyımı atanmasına ilişkin talebin yerinde olmadığı, bu nedenle reddi gerektiği; Şirketin taşınmazın satışına ilişkin genel kurul kararının geriye bırakılması talebinin ancak genel kurul kararının iptali talebi ile açılan bir davada istenebileceği; davamızın konusu niteliği gereğince bu kararın tedbir yoluyla verilemeyeceği; açılacak o davanında süreye tabii olduğu nazara alınarak; Davacı tarafın taşınmaz satışına ilişkin genel kurul kararının geriye bırakılması talebinin yerinde olmadığı ve reddi gerektiği; ... " gerekçeleri ile; " Davacıların şirkete yönetici kayyımı atanması ve taşınmaz satışlarına ilişkin kararların geriye bırakılmasına dair ihtiyati tedbir taleplerinin duruşmada yapılan incelemesi ile ve oy birliğiyle REDDİNE, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili 23/05/2019 tarihli ara karara karşı sunmuş olduğu 30/09/2019 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; Şirketin zarara uğratıldığı ve uğratılmaya devam edildiğini, bu sebeplerle tedbir taleplerinin reddine ilişkin kararın ortadan kaldırılarak ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, Öncelikle, pay karşılığında çıkma talebinin olup olmaması hususunun tedbir talebinin reddine karar verilmesinde ne gibi bir etkisi olduğu hususunun Yerel Mahkemece açıklanmadığını, tedbir talebinin reddi kararı ile işbu husus arasında hiçbir hukuki bağ bulunmadığını, Yerel Mahkemece, tedbir taleplerinin reddi kararında işbu hususa da dayanılmışsa da şirketin feshi davalarında davacı tarafın payı karşılığında çıkma talebinin bulunmasına gerek olmadığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu' nun 531. maddesinde; "Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir." denilerek mahkemenin kendi takdiri ile alternatif bir çözüme karar verebileceğinin hükmolunduğunu, mahkemenin fesih talebi karşısında şirketi feshetmek yerine fesih talebinde bulunan ortağın paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenmesi karşılığında şirketten çıkarılmasına karar verebileceğini, özetle şirketin feshi veya ortağın çıkarılması kararı dışında da hükmedilecek çözümlerin belirlenmesinin tamamen mahkemenin - Hakimin - takdirinde olduğunu, hal böyle iken, yerel mahkemece " Davacı tarafın payı karşılığında çıkma talebinin de bulunmadığı da nazara alınarak ... tedbir talebinin reddine " şeklinde hüküm kurulmasının hukuken hiçbir dayanağı bulunmadığını beyanla; Yerel Mahkemece verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin kararın eksik inceleme neticesinde verilmiş olduğunu, kararın hukuki dayanaktan uzak olup hukuka aykırılık teşkil etmekte olduğunu, tüm bu sebeplerle, mevzuat uyarınca ihtiyati tedbir kararının mağduriyeti engellemek üzere verilen bir karar olması nedeniyle Yerel Mahkemenin işbu ret kararının ortadan kaldırılarak; davalı şirketin yapacağı işlemler sebebiyle müvekkillerinin hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağını ve bu nedenle davalı şirketin menkul ve gayrimenkullerinin ve ayrıca ... San. Ve Tic. A.Ş.' de sahip olduğu hisselerin; - Üçüncü kişilere devrinin önlenmesi, - Haklarla takyit edilmesinin önlenmesi, - Bedelinin azaltılması gibi tasarruf işlemlerine konu edilmesinin önlenmesi amacıyla şirketin sahip olduğu menkul ve gayrimenkuller üzerine ihtiyati tedbir konulmasına ve yönetim kurulunca şirketin zarara uğratılmasını önlemek amacıyla 16.10.2017 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısının iki (2) numaralı ara kararında alınan gayrimenkul satışına ilişkin genel kurul kararının geriye bırakılmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini beyanla; Açıklanan ve re'sen göz önüne alınacak nedenlerle; - 16.10.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının iki (2) numaralı ara kararında alınan gayrimenkul satışına ilişkin genel kurul kararının şirketin zarara uğratılmasının önlenilmesi amacıyla geri bırakılmasını, - İstinaf başvurularının kabulü ile Yerel Mahkemenin ret kararının ortadan kaldırılarak talepleri gibi ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili 03/10/2019 tarihli ara karara karşı sunmuş olduğu 01/11/2019 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; Şirketin yönetim kurulu tarafından müvekkilleri dışlama ve şirketi zarara uğratma kastı ile kötü yönetildiğini, yönetim kurulu üyelerinin şirketin mal varlığını ortağı oldukları ...Şirketine aktardığını, bu sebeple ortağı oldukları Yolbulan Demir şirketinin zararından etkilenmediğini, diğer şirketlerde ortak olmayan müvekkillerin ise zarara uğradığı hususunun izahtan vareste olduğunu, Genel kurul kararının geriye bırakılmasının ihtiyati tedbirin reddine ilişkin kararın hatalı olduğunu, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 03.10.2019 tarihli Ara Kararında, şirketin taşınmazın satışına ilişkin genel kurul kararının geriye bırakılması talebinin ancak genel kurul kararının iptali talebi açılan bir davada istenebileceği; davanın konusu niteliği gereğince bu kararın tedbir yoluyla verilemeyeceği; açılacak o davanın da süreye tabi olduğu nazara alınarak; davacı tarafın taşınmaz satışına ilişkin genel kurul kararının geriye bırakılmasının yerinde olmadığı ve reddi gerektiğinin belirtildiğini, Üzerinde durulması gereken önemli bir hususun, genel kurul kararının iptali davası konusunu oluşturan olguların şirketin feshi davasının konusu kapsamında da değerlendirilebileceğini, şirket genel kurulu tarafından alınan kararların sonucunda oluşan ve/veya oluşabilecek şirket malvarlığındaki zararların önüne geçilmesi ihtiyacının zaruri olduğunu, İşbu davanın konusunu oluşturun şirketin feshi taleplerinin sebepleri arasında şirketin kötü yönetimi ve bu mevcut yönetim sebebi ile şirketin zarara uğratılması gibi sair sebepler bulunduğunu, 16.10.2017 tarihli Şirket genel kurul kararı kapsamında, şirket bünyesindeki taşınmazların satışına ilişkin kararın gerek şirket gerek hak sahibi ortakların malvarlıklarında doğuracağı ekonomik zararların göz önünde bulundurulması ve doğacak olan bu zararların önlenebilmesi için gerekli olan tedbirlere karar verilmesinin büyük bir önem arz ettiğini, genel kurul kararı uyarınca satılan gayrimenkullere ilişkin tablonun dosyada bulunduğunu, şirketin bu genel kurul kararı sebebi ile zarara uğramaya devam etme riski altında olduğunu, bugüne kadar şirketin mal varlıklarından en değerlisi olan şirketin üretim yaptığı fabrikanın satıldığını, akabinde satıldığı şirketten kiralanmak zorunda kalındığını, Şirketin mali yapısında bugüne kadar hâkim olmuş yönetim anlayışının, şirketin ekonomik geleceğini olumsuz yönde etkilediğinin yadsınamaz, somut bir gerçek olduğunu, bu gerçeğin beraberinde hak sahibi olan ortaklar için de ekonomik anlamda kaygı uyandıran bir tehlike haline geldiğini, huzurdaki davanın şirketin feshi davası olması yanı sıra, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için, Yerel Mahkemece işbu taleplerinin kabul görmesi halinde alternatif çözümlere hükmedilebileceğini, bu durumda, Yerel Mahkemece ortakların ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilebileceği gibi, alternatif çözüm olarak şirkete kar dağıtma zorunluluğu getirilmesine; azınlık temsilcisinin yönetim kurulu üyesi olarak tayin edilmesine, yönetim kurulu üyelerinin azline gibi genel kurul kararı yerilen geçecek kararlar da verilebileceğini, hak kayıplarını önlenebilmesi açısından genel kuru kararı yerine geçecek şekilde alternatif çözümlere karar verilmesinin de mümkün olduğunu, dava yargılaması konusu içerisinde yer alan bu hususta tedbir kararlarının da verilebileceğini, karar verilebilecek bu tedbirler arasında şirket taşınmazlarının satışının durdurulması, taşınmazların satışına karar verilen genel kurul kararının geri bırakılması, değiştirilmesi ortadan kaldırılması gibi tedbirler bulunduğunu, Mahkemece yargılama sonucunda, kendisine tanınan bu duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüme hükmedebilme yetkisi kapsamında genel kurul kararı yerine geçecek şekilde karar verebileceği gibi somut koşulların oluşması durumunda yargılama sonuçlanmadan da yukarıda anılan ihtiyati tedbir kararlarının verilebileceğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun “İhtiyati Tedbirin Şartları” başlıklı 389. maddesinin 1. fıkrasında kanun koyucunun yargı organı tarafından alınabilecek ihtiyati tedbirleri sınırlı sayıda belirtmediğini, ihtiyati tedbir kararlarının ortaya çıkabilecek bir hak kaybının önlenebilmesi açısından ivedilikle alınması gerektiğini, kanun koyucunun ayrıca, genel kurul kararlarının geriye bırakılması tedbirinin de hangi davalarda alınıp alınamayacağına yönelik kesin bir ifade kullanmadığını, Mahkemenin, mevcut bir genel kurul kararı sonuç doğurmuş ya da doğuracak olsun her halde zararın önlenmesi amacıyla genel kurul kararının icrasının geri bırakılması yönünde bir ihtiyati tedbir kararı vermesi ve ortaya çıkabilecek zararları önlemesi gerektiğini, hal böyle iken yerel mahkemece 16/10/2017 tarihli, şirkete ait gayrimenkullerin satışına ilişkin genel kurul kararının geriye bırakılması talepli ihtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini beyanla; İstinaf başvurularının kabulü ile Yerel Mahkemenin ret kararlarının ORTADAN KALDIRILARAK talepleri gibi şirkete yönetim kayyımı atanması ve 16.10.2017 tarihli gayrimenkullerin satışına ilişkin alınan genel kurul kararının geriye bırakılmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararları verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK' nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, anonim şirketin haklı nedenle feshi davası, uyuşmazlık konusu ise davacı tarafın davalının malvarlığını azaltıcı işlemlerinin önüne geçilmesi adın şirketin sahip olduğu menkul ve gayrimenkuller üzerine ihtiyati tedbir konulmasına yönelik dava dilekçesindeki talebi ile şirketin 16/10/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan gayrimenkul satışına ilişkin genel kurul kararının geri bırakılmasıyla şirkete yönetim kurulu atanması yönündeki 02/10/2019 tarihli talebin redlerine yönelik mahkemece alınan 23/05/2019 ve 03/10/2019 tarihli ara kararların usul ve yasaya uygun olup olmadığı yönündedir. Mahkeme, 03/05/2019 tarihli ara kararda davacıların murisinin şirketin 2018 yılı dahil genel kurul toplantılarında alınan kararlara itiraz etmediği, sadece 2018 yılı GK Toplantısında özel denetçi atanmasını talep ettiği, şirketin faal olduğu davanın konusunun şirketin feshi davası olup, davacıların payları karşılığında ortaklıktan çıkmada olmadığı ve HMK'nın 389 ve 390. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun da sağlanmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Mahkeme, 03/10/2019 tarihli ara kararında ise, davanın konusunun fesih ve tasfiye olduğu, şirket yöneticilerinin azli ya da vermiş bulundukları zarardan dolayı sorumluluk davası olmadığı; davacıların şirketten ayrılma akçesi ile çıkarılmalarına karar verilmesi halinde şirket yöneticilerinin şirketi uğrattığı zararların ayrı bir dava ile istenip, bunların da hesaba dahil edilmesinin mümkün olabileceği, şirkete yönetici kayyımı atanmasına ilişkin talebin yerinde olmadığı, şirketin taşınmazının satışına ilişkin genel kurul kararının geriye bırakılması talebinin ancak genel kurul kararının iptali talebi ile açılan bir davada istenebileceği; davanın konusu niteliği gereğince bu kararın tedbir yoluyla verilemeyeceği; açılacak o davanın da süreye tabii olduğu gerekçeleriyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Davacılar vekili, 5 yıldır olağan GK toplantısı yapılmadığını, 2018 yılı Olağanüstü GK Toplantısında bilanço- kar zarar tablosunun incelenmediğini, şirketin kötü yönetildiğini, aile şirketinin kar payı dağıtmayıp diğer yönetici ortakların örtülü kazanç sağladıklarını, ...spor'a kefil olunmasının şirket amaçlarıyla bağdaşmadığını, davalının ... hisselerini satarak aktifini azaltmaya çalıştığını, şirkete ait taşınmazların yönetim kurulu üyelerinin ortağı olduğu ... Şirketine devredildiğini, şirketin zarara uğratıldığını, şirketin fesih koşullarının oluştuğunu öne sürerek ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini istinafen öne sürmüştür. Davacının iddiaları yargılamayı gerektirdiği gibi, HMK 390/3. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun sağlanamadığı, dava konusu olmayan genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılamayacağı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçelerinde davacılar vekilinin istinaf nedenlerinin karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden anlaşılmakla; davacıların istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesine göre ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK' nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinafa konu her iki ara karar yönünden ve her iki davacı tarafından ayrı ayrı yatırılan 121,30' ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinafa konu her iki ara karar yönünden ve her iki davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 44,40' ar TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harçların hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/12/2019 tarihinde HMK' nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.