8. Hukuk Dairesi

8. Hukuk Dairesi   2011/6790 E.  ,  2012/2847 K.

8. Hukuk Dairesi         2011/6790 E.  ,  2012/2847 K.

  •  


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı ve katılma alacağı

... ile ... ve ... aralarındaki katkı payı alacağı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Çorum Aile Mahkemesinden verilen 25.10.2010 gün ve 747/1047 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili dava dilekçesinde, vekil edeninin eşi ...’nun 26.08.2006 tarihinde vefat ettiğini, 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girmesinden sonra başka bir mal rejimini seçmediklerini, aralarında yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğunu, eşin vefatıyla mal rejiminin sona erdiğini, TMK.nun 226 ve devamı maddeleri gereğince malların tasfiyeye tabi tutulmasını istediklerini, ölen eşin ev hanımı olduğunu, bir gelirinin ve katkısının bulunmadığını, davacının ordudan emekli olup, belirli bir gelire sahip olduğunu, emekli ikramiyesi aldığını, buna ilaveten pres kalıpçılığı işini yaptığını, buradan da gelir elde ettiğini, kişisel malları arasında bulunan emekli ikramiyesiyle ordu yardımlaşma kurumundan aldığı birikimleri, maaşından ve dükkandaki çalışmalarından artırdığı paraları Ziraat Bankasına yatırdığını, faizlerin yüksek olduğu dönemlerde günlük repolarla değerlendirildiğini, gerek ordudaki hizmet yıllarında ve gerekse emekli olduktan sonra eline geçen maaş ve ikramiyeleri bankada eşi adına değerlendirdiğini, aralarındaki sevgi ve samimiyete binaen eşine teslim ettiğini, tüm yakınlarınca da bilindiğini, yine tasarruflarıyla aldığı 35 adet tam kulpsuz cumhuriyet altını, bir adet 55 gram 22 ayar burma bilezik, 12 adet 11-12 gram arası 22 ayar bilezik, bir adet 18 ayar bilezik, bir adet 35 gram 18 ayar 2 metre altın zincir, bir adet pırlantalı elmas yüzük, bir adet büyük kaşlı altın yüzük, bir adet yüzük, bir adet üzerinde iki altın yaprak bulunan elmaslı kolye, bir paket halinde eşi hastanedeyken haberi olmadan davalılarca evinden alınıp götürüldüğünü, bundan ayrı 339 ada 9 parselde bulunan 65 nolu dükkanın ½’sinin, 903 ada 19 parselde yer alan 3 nolu bağımsız bölümün ½’sinin ve 3638 ada 1 sayılı parseldeki 6 nolu bağımsız bölümün ½’sinin davacı adına ½’sinin ise, ölen eş adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, ölen eş adına kayıtlı bulunan paylarında vekil edeninin birikimleriyle alındığını, eşine bağışladığını açıklayarak listesi dilekçe ekinde sunulan altınların davacıya ait olduğunun tespitine, davalılardan alınarak davacıya verilmesine, tapu kayıtlarında vekil edeninin eşi adına kayıtlı bulunan paylarının vekil edeni tarafından bedelleri ödenmek suretiyle satın alındığı, karşılıksız olarak kendisine hibe edildiği, bu payların sürüm değerine göre her birindeki katkı payının ayrı ayrı hesaplanarak ayin veya para olarak vekil edenine ödenmesine, fazlaya ait hak ve alacaklarının saklı tutulmasına, Fatih Caddesi, Topkapı Apartmanındaki 6 nolu Dairenin aile konutu olması nedeniyle TMK.nun 240. maddesi gereğince vekil edeni adına mülkiyet hakkının tanınmasına, tasfiye anında MK. nun 226 ve devamı maddeleri gereğince kişisel malların vekil edenine ait olduğunun tespitine ve değerlendirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ... ve ... vekili 07.12.2006 tarihli cevap dilekçesinde, muristen intikal eden 993 ve 997’de alınıp, ½ paylı gayrimenkullerin 4721 sayılı TMK.nundan önce alındığını, mal rejimine tabi olmadığını ve tereke malı olduğunu, 2005 yılında alınan taşınmazın aile konutu olduğunu, bu dairenin muris Cavide’nin Ziraat Bankasındaki hesabından çekilen parayla edinildiğini, ½'sinin murise ait olduğunu, tarafların anlaşmalarıyla taşınmazların ½ oranında tapuya bağlandıklarını, bankadan 90 milyar lira çekilerek dairenin satın alınmış bulunduğunu, bu nedenle değer artış veya katılma alacağına konu olamayacağını, muris Cavide’nin ev işlerini yaptığını, bunun yanında bekarlığından kalma alışkanlıkla bedel karşılığı dantel, oya ve buna benzer el işleri yaptığını, bunlardan gelen parayı biriktirdiğini, ziynet eşyasının murisin kişisel malı olduğunu, 4721 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce alındığını, davacının bu yöndeki beyanlarının gerçek dışı olduğunu, TMK.nun 652. maddesi gereğince tasfiyesi gereken tereke payı karşılığı işlem yapılması gerektiğini, davacının TMK.nun 240. maddesinden yararlanmasının olanaksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “3638 ada 1 parsel, 10/261 arsa paylı 6 nolu bağımsız bölümün aile konutu olduğunun tespitine, davacının aile konutunun tarafına özgülenmesi yönündeki isteğinin mahkemenin görev alanına girmediğinden bu istek yönünden mahkemenin görevsizliğine, Çorum Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna, 3646,61 TL katılma alacağının davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin isteğinin reddine” karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 743 sayılı TMK.nun 170. maddesi gereğince, mal ayrılığı rejiminden kaynaklanan katkı payı alacağı ile 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra edinilmiş mallardan kaynaklanan katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Taraflar 13.01.1961 tarihinde evlenmiş, miras bırakan Cavide’nin 26.08.2006 tarihinde ölümüyle TMK.nun 225/1. fıkrası gereğince mal rejimi sona ermiştir. Eşler arasında 743 sayılı TMK.nun 170. maddesi gereğince, 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden, tarafların miras bırakanı Cavide’nin öldüğü 26.08.2006 tarihine kadar eşler başka bir mal rejimini de seçtiklerini ileri sürmediklerine göre yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK. m. 202, 4722 s.K.m.10/1)
Somut olayda, davacı muris Cavide’nin eşi, davalılar ise, tarafların müşterek çocuklarıdır. Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesinde, 35 adet tam cumhuriyet altını da dahil ziynet eşyalarının vekil edeninin birikimleriyle alındığını ileri sürmüş ise de, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre söz konusu eşyaların davacıya ait olduğu kanıtlanamamıştır. Kural olarak, bu tür ziynet eşyalarının murise ait olduğunun kabulü gerekir. Cavide öldüğüne göre, varsa kalan bu tür eşyalar terekeye dahil sayılmaktadır. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Aynı biçimde Ziraat Bankasında muris adına bulunan hesaptaki paranın da, davacı tarafından yatırıldığı ve ona ait olduğu konusunda herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır. Ziraat Bankası Çorum
Şube Müdürlüğünün 21.10.2011 tarih, 6254-607 sayılı karşılık yazılarında; “..talimatınızda bahsi geçen ...’na ait... nolu hesap 22.10.2001 tarihinde açılmış olup, hesap açılırken ve daha sonra yatırılan paraların kim tarafından yatırıldığına dair herhangi bir kayıt bulunamamaktadır..” denilmiştir. Banka kayıtlarına göre, paranın kimin tarafından hesaba yatırıldığına ilişkin bilgi bulunmadığı gibi, bu husus davacı tarafından da kanıtlanamamıştır. Saptanan bu durum karşısında bankadaki paranın murisin kişisel malı olduğunun kabulü gerekmektedir. Ancak, 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra TMK.nun 219/2-4. bendi uyarınca, kişisel mallarının gelirleri de edinilmiş mal sayıldığından, bankadaki hesapta bulunan paranın 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen faizler ya da getirisi edinilmiş mal kabul edildiğinden ve buna göre bilirkişice belirlenen 7293.22 TL'nin yarısı olan 3646,61 TL'nin TMK.nun 236/1. fıkrası uyarınca mahkemece hüküm altına alınmasında usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. (faiz geliri 01.01.2002 tarihinden ölümün meydana geldiği 26.08.2006 tarihine kadar ki miktardır)
Bundan ayrı, davacı vekili dava dilekçesinde, açıkça taşınmazların vekil edeninin parasıyla alındığını, tüm taşınmazlardaki 1/2 payın davacı tarafından muris eşine bağışlandığını açıkladığı gibi, 07.10.2009 havale tarihli dilekçesinde de; “..müteveffanın taşınmaz paylarını eşinin bağışlaması yoluyla edindiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığına ve bağışlanan pay vekil edeninin katkısıdır...” denildiğine göre, 339/9, 903/19 ve 3638/1 sayılı parsellerde bulunan bağımsız bölümlerin her birindeki ½ payın davacı tarafından muris eşi Cavide’ye bağışlandığının kabulü gerekir. Taşınmazlardaki ½ pay davacı tarafından murise bağışlandığı, davacı ve vekilinin açık beyanlarıyla saptandığına göre bu tür malların TMK.nun 202, 231 ve 236. maddeleri gereğince edinilmiş mallar kapsamında değerlendirilmesi ve bu mal rejiminden kaynaklanan edinilmiş mallara katılma alacağına hükmedilmesi olanağı bulunmamaktadır. Sözü edilen taşınmazlardaki ½'şer pay tereke malı sayılmaktadır. TMK.nun 240. maddesinin 1. fıkrasında; “..Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirmesi için ölen eşine ait olup, birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise, bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir..”, aynı maddenin 3. fıkrasında ise, “..haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir..” denilmiştir. Taşınmazların edinilmiş mal olarak kabulü olanaklı bulunmadığına göre, TMK.nun 240. maddesinden ziyade somut olayda, TMK.nun 652. maddesinin uygulanması daha uygun düşmektedir. TMK.nun 652. maddesinde; “..eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir..” hükmüne yer verilmiştir. Hüküm fıkrasında sadece edinilmiş mal olarak 3646,61 TL hüküm altına alınmıştır. Oysa, davacının tereke malı üzerindeki alacak hakkı daha fazla olup, söz konusu konutta ½ pay sahibi olan murise ait payın terekede bulunan alacağıyla daha rahat alabilme olanağı vardır. Bu bakımdan 3638 ada 1 nolu parselde bulunan 6 nolu bağımsız bölüm (aile konutu) bakımından mahkemece verilen görevsizlik kararı açıklanan nedenlerle yerinde bulunmaktadır. Davacı vekilinin yukarıdaki açıklamalar kapsamında temyize konu yapılan tüm ziynet eşyaları ile 3646,61 TL katılma alacağı, 903 ada 19 parselde bulunan 3 nolu bağımsız bölümde bulunan pay ile 3638 ada 1 nolu parselde yer alan 6 nolu parseldeki ½ paya ilişkin görevsizlik kararına yönelik temyiz itirazları yerinde bulunmadığından, bunlara ilişkin yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ONANMASINA,
Davacı vekilinin 339 ada 9 nolu parseldeki zemin kat 65 nolu dükkanda murise ait ½ paya yönelik temyiz itirazları ile diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili dava dilekçesinin ikinci sayfasının 6 nolu bendinde, TMK.nun 226. maddesinden söz etmiş, ancak 07.10.2009 havale tarihli dilekçesinde ise, daha açık bir şekilde vekil edeninin dükkanda tornacılık ve metal kalıpçılığı meslek ve sanatını bizzat icra etmekte olduğunu, bu nedenle dükkanın mülkiyet hakkının da kendisine tahsis edilmesini istemiştir. Bu durum karşısında TMK.nun 226. maddesinin somut olayda değerlendirilmesi zorunludur. Anılan madde de; “..Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır. Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir..” denilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı 339 ada 9 nolu parselde bulunan 65 nolu dükkanda tornacılık ve metal kalıpçılığı mesleğini icra ettiğine göre, mahkemece bu konu üzerinde durulması halen bu mesleği yapıp yapmadığı, dükkanda bu işi yürütüp yürütmediği konularında gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, halen söz konusu meslek icra edilmekte ise, davacının üstün yararının olduğunun kabulü ile TMK.nun 226. maddesi kapsamındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi, TMK.nun 235. maddesi uyarınca karar tarihine en yakın tarihte murise ait ½ payın sürüm değerinin (gerçek değerinin) konunun uzmanı bilirkişilerce saptanması, saptanacak ½ paya ait değerin mahkemece depo ettirilmesi konusunda davacıya süre ve imkan tanınması gerekmektedir.
Bundan ayrı, 3638 ada 1 sayılı parselde bulunan bağımsız bölümün aile konutu olduğunun tespiti yönünde bir dava istek olmadığı halde, mahkemece HUMK.nun 74 (HMK. m. 26) maddesine aykırı olacak biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Anılan maddeler gereğince hakim iddia ve savunmayla bağlı olup, ondan başkasına ve başka bir şeye karar veremez. Kaldı ki, evlilik birliği kadının 26.08.2006 tarihinde ölmesi üzerine kendiliğinden sona erdiğine göre ½ pay sahibi olan ölen kadının tasarrufta bulunmasına hukuken ve fiilen imkan kalmamış kayıt nedeniyle dava konusu taşınmazın tapu kaydına TMK.nun 194/3. maddesi uyarınca konutla ilgili olarak aile konutu şerhi konulmasının hukuki nedeni ortadan kalktığından mahkemece taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi verilmesine karar verilmiş olması isabetli olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca 339 ada 9 parselde bulunan dükkan ile aile konutunun tespitine ilişkin hüküm fıkraları bakımından BOZULMASINA ve 72,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 16.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.