17. Hukuk Dairesi

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/8864 E. , 2018/1106 K.

17. Hukuk Dairesi         2015/8864 E.  ,  2018/1106 K.

  •  


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi(TicaretMahkemesi Sıfatıyla)


Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R -
Davacılar, 12/02/2010 tarihinde patates soğan satışı yaparak geçimini sağlayan müteveffa ...'ın vefatı ile sonuçlanan ... plakalı araç ile liman iskelesinde yüksek dalga neticesinde denize düştüğünü, davalı ... şirketinin limitlerinde maddi zarardan sorumlu tutularak çocuklarının ölümüne ilişkin ödemesi gereken sigorta teminat bedeli 150.000,00 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep etmişler, davacı vekili 14/11/2012 tarihli dilekçesi ile müteveffanın sigortalı araçla sebze, patates, soğan vb. ürünler satarak evin geçimini sağladığını, davacıların desteği konumunda olan ...'ın ölümü üzerine davacıların desteklerinden mahrum kaldıklarını belirterek, poliçe limiti olan 150.000,00 TL'den anne ... için 90.000,00 TL, baba ... için 59.000,00 TL, ... için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. 
Davalı vekili, murisin %100 kusurlu olması nedeniyle tazminat talebinde bulunamayacağını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacı ... için 36.867,27 TL (... Sigorta ...150.000,00- TL ile sınırlı olmak şartıyla) maddi tazminatın 30/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacı ...'a verilmesine, davacı ... için 34.782,77 TL (... Sigorta A.Ş.150.000,00 TL ile sınırlı olmak şartıyla) maddi tazminatın 30/12/2010 tarihiden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacı ...'a verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ve davacı ... tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1- 6100 Sayılı HMK'nun 297/1-2. maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HMK'nın 297/c maddesinde hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir. Yine HMK'nun 297/2. maddesinde hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır. Bu halde mahkeme, taleplerin her biri hakkında ayrı ayrı karar vermek zorundadır.Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasası'nın 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içerisinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunluluğundan kaynaklanmaktadır.Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir. Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerekliliği açıktır.Eldeki davada; gerekçe kısmında, “...davalı ... AŞ'ye karşı açılan davanın kabulüne,...” denilmiş hüküm fıkrasında ise; “Davanın maddi tazminat yönünden kısmen kabulüne” denilmek suretiyle gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmıştır, bu durum usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir. 2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.Kabule göre de; T.C. Anayasası'nın 36/1. maddesinde "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" düzenlemesine; 6100 Sayılı HMK'nun 27. maddesinde "Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir" düzenlemesine yer verilmiştir.Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re'sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de, davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir. 6100 sayılı HMK'nun 280/1. maddesi "Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir" hükmünü öngörmektedir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.Somut olayda; davalı ... şirketine, hükme esas alınan bilirkişi raporunun tebliğ edilmediği görülmektedir. Yukarıda anılan yasal düzenlemeler gereği, davalıya bilirkişi raporunun usulüne uygun şekilde tebliği ile davalının savunma hakkını kullanması ve rapora karşı varsa itirazlarını bildirmesinin sağlanması, itirazlarının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalının savunma haklarını da kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 19.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.