17. Hukuk Dairesi

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/12302 E. , 2018/1170 K.

17. Hukuk Dairesi         2015/12302 E.  ,  2018/1170 K.

  •  


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki muris muvazaası nedeni ile tapu iptali ve tescili davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davacılar ... ve ... ve ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına Mehmet ... ve ... yönünden asli müdahale davasının reddine dair verilen hükmün süresi içinde asli müdahiller vekili tarafından ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına yönelik talebin reddine dair 17.02.2015 tarihli ek kararın da davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili dava dilekçesinde; kendilerine ait olan gayrimenkullerden ... ili, ... ilçesi, 189 ada, 33 parsel ev olan, 189 ada, 38 parsel bahçe olan ve 189 ada 34 parsel kargir dükkan olan gayrimenkulleri davalıya muvaazalı olarak sattıklarını, aralarında yaptıkları anlaşma uyarınca her ne kadar tapu sicilinde satış olarak görünse de davalının kendi kardeşleri olduğunu, ve hiçbir kardeşine davalının para vermediğini, paylaşımın adilane ve sağlıklı olması maksadıyla tapuların davalıya devredileceğini ve akabinde davalı tarafından herkesin payının anlaşma doğrultusunda kardeşler arasında pay edileceğini, davaya taraf olan herkesin kardeş olduğunu, bu nedenlerle taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptaline ve taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.Asli müdahiller vekili dilekçesinde; dava konusu parseller üzerinde müvekkillerin haklarının bulunduğunu, dava konusu 189 ada 38 parsel sayılı taşınmazı davacı ... isimli şahıstan bedeli karşılığında satın aldıklarını, satışa ilişkin şahit huzurunda akit düzenlediklerini, tapuda devir yapılacağı taahhüt edilmesine rağmen tapuda satış gerçekleşmediğini, davacı ...'in müvekkillerini mağdur etmek ve taşınmazları elden çıkarmak maksadıyla devir işlemlerini gerçekleştirdiğini, açıklanan nedenlerle muvazaanın varlığı, sözleşmenin mevcudiyeti nedeniyle müdahale taleplerinin kabulü ile, Yeni Mahalle 189 ada 38 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkiller adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligat çıkarılmasına rağmen davaya cevap vermediği görülmektedir.Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacılar ... ve ..., ... yönünden davanın H.M.K.nun 150/5. maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve aradan geçen üç aylık süre içinde taraflarca yenilenmediği anlaşıldığından davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, Mehmet ... ve ... yönünden asli müdahale davası ile ilgili müdahiller vekiline harç ve gider avansını yatırması için iki kesin süre verilmesine rağmen süresi içerisinde eksikliğin tamamlanmaması ve haricen satış sözleşmesinin geçersizliği nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davaya müdahale talep eden vekili tarafından, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına yönelik talebin reddine dair 17.02.2015 tarihli ek karar da davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Asli müdahiller vekiline verilen kesin süre içerisinde asli müdahale harcını yatırması aksi taktirde müdahale davasının reddedileceği ihtar edilmesine rağmen süresi içerisinde harcın ikmal edilmemesi sebebi ile asli müdahiller yönünden davanın reddine dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olmasına göre müdahale talep edenler vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir. 
2- Dava muris muvazaası nedeni ile açılmış tapu iptali tescili istemine ilişkindir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "ihtiyati tedbir" kenar başlıklı 391. maddesinin (3) numaralı fıkrasında "İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır" hükmüne yer verilmiştir. 
HMK'nin "İhtiyati tedbir kararına karşı itiraz" başlıklı 394. maddesinin (5) numaralı fıkrası ise "İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz" şeklindedir.HMK'nin "Kanun Yolları" başlıklı sekizinci kısmının birinci bölümünde "istinaf” kanun yolu düzenlenmiş ve 341. maddesinin (1) numaralı fıkrasında "İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir" hükmünü içermektedir.HMK'nin 391/3. ve 394/5. maddelerinde ihtiyati tedbire dair belirtilen (ilk derece) mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüş; bu kanun yolunun ne anlama geldiği ise HMK'nın 341/1. maddesinde "ilk derece mahkemelerinden verilen ... ihtiyati tedbir ... taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir" hükmü ile istinaf olarak açıkça belirtilmiştir.
HMK'nin geçici 3. maddesinde, "(1) Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır" hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi geçici 3. maddeyle, 5235 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi gereğince Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar istinafa ilişkin hükümler ve dolayısıyla 341. madde de henüz yürürlüğe girmemiştir.Burada çözümü gereken sorun, HMK'nin 391. ve 394. maddelerindeki ihtiyati tedbire dair verilen ara kararı ve buna itiraz sonucu verilen karara karşı getirilen kanun yolunun, temyiz kanun yolu olarak anlaşılıp anlaşılmayacağıdır.HMK'nin geçici 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında istinaf mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar "1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı" vurgulandıktan sonra, (2) numaralı fıkrada "Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur" denilerek HUMK'nın uygulanmasına devam edilecek hükümlerine açıklık getirilmiştir.HUMK'nın uygulanmaya devam edilecek hükümleri, 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. maddelerdir. Buna göre, HUMK'nın 5236 sayılı Kanunla istinafa başvurma imkânı getiren 426/A ve devamı maddeleri, "1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki" ibaresi ile açıkça kapsam dışı bırakılmıştır. Burada uygulanacağı söylenen HUMK'nın anılan 427 ilâ 454. maddeleri, temyiz incelemesinin usulü ve temyize tâbi kararların kapsamını belirlemektedir ve bu kapsam içerisinde, ihtiyati tedbire ilişkin kararlar yoktur. Başka bir ifadeyle, yollama yapılan HUMK'de ihtiyati tedbir kararlarına yönelik temyiz yolu öngörülmemiştir.Ayrıca Geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasında yer alan “Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır” hükmü gereğince ihtiyati tedbir kararına karşı kanun yolunu temyiz yolu olarak kabul etmekte her iki kanun yolunun mahiyetleri ve yaptıkları denetimin farklılığı nedeniyle mümkün değildir. İstinaf kanun yolunda, "yerindelik" ve "hukukilik" denetimi yapılırken; temyiz kanun yolunda ise sadece "hukukilik" denetimi yapılmaktadır. İstinafta yeniden inceleme yapıldığından, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden bir karar verilebilir; temyizde ise, hukukî denetim yapıldığından yeni bir karar verilmeyip, alt derece mahkemesinin kararı bozulur veya onanır. Bu bakımdan ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararına yapılan kanun yolu incelemesinde istinaf mahkemesi, başvuruyu yerinde görürse, sadece kanun yolu başvurusunun kabulüne karar vermeyecek, işin esası olan ihtiyati tedbir kararının kabulüne de karar verecektir. Oysa temyiz yolunda, başvuru yerinde ise yalnızca kararın bozulmasına karar verilebilecektir. Nitekim yukarıda belirtilen HMK'nin 341. maddesinin gerekçesinde de istinaf kanun yolu ile ihtiyati tedbir kararına yönelik yerindelik ve hukukilik denetiminin yapılmasını gerektiren nedenler belirtilmektedir.Diğer yandan, HUMK'nın temyize ilişkin hükümleri, HMK'deki ihtiyati tedbire dair öngörülen kanun yolunda istinaf mahkemelerine getirilen göreve uymadığı gibi, HMK'ye de aykırılık taşımaktadır.HMK'nin "Temyiz edilemeyen kararlar" kenar başlıklı 362. maddesindeki, "(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz: ... f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar..." şeklindeki hükümde, ihtiyati tedbire ilişkin istinaf mahkemesine yapılacak kanun yolu başvurusunda verilecek kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacaktır.HMK'nin 362. maddesinin konuyla ilgili gerekçesinde, "Maddede dava konusu olayın iki dereceli yargılamadan geçmiş bulunduğu göz önüne alınarak, bölge adliye mahkemesinin bazı kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyeceği öngörülmüş ve böylece Yargıtayın iş yükünün hafifletilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda ... ve geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar bakımından da, iki dereceli yargılamanın yeterli güvence teşkil ettiği mülahazasıyla, bu işlerde verilen kararlara karşı temyiz yolu kapatılmıştır" denilmiştir.Belirtelim ki, HMK ile ihtiyati tedbir konusunda öngörülen kanun yolu, "iki dereceli yargılama"dır. Başka bir ifadeyle "ilk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesinden oluşan iki dereceli yargılamadır. Bunun sonucu olarak, ihtiyati tedbirle ilgili getirilen kanun yolunun, temyiz olarak anlaşılması, işin mahiyetine, esasına ve amacına uymamaktadır.Açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına yönelik itirazının reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin ek kararına yönelik temyiz başvurusunun, söz konusu karara temyiz başvuru imkânı bulunmadığından temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir. (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2014 tarih, E:2013/1 K:2014/1 sayılı kararı da aynı doğrultudadır.) SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle müdahale talep edenler vekilinin (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ... ve asli müdahillere geri verilmesine 21.02.2018 günü oybirliği ile karar verildi.